Hüseyin Vatansever
Sevgili dostlarım…
Türkiye’nin makroekonomik göstergelerinin rakibimiz ve/veya eşdeğerimiz ülkelerle olan kıyaslamasında, Güney Kore hep öne çıkan bir ülke olarak dikkat çekiyor.
1950’li yıllarda benzer ekonomik büyüklüklere sahip olan Türkiye ve Güney Kore’nin, 60 yıllık gelişim süreci sonucunda ulaştıkları noktalar gerçekten çok şaşırtıcı.
Bakınız…
Güney Kore, 1953 yılında özgürlüğüne kavuşan, ancak ünlü Kore Savaşı sonunda hâlâ Barış Antlaşması imzalanmadığı için 60 seneye yaklaşık süredir “teknik olarak” Kuzey Kore ile savaş hâlinde olan bir ülke…
1960’lı yılların ortasından itibaren, ağır sanayi ve katma değeri yüksek yatırımlara ağırlık ve önem veren bir sanayileşme modeli uygulamaya başlayan ülkenin yola çıkış öyküsü Türkiye’ye çok benziyor.
Bizde de özellikle 1965-1971 arasında, bugün hâlâ en büyük sanayi kuruluşları içinde yer alan Tüpraş, Petrol Ofisi, Erdemir, Seydişehir Alüminyum, İsdemir, Petkim gibi sanayi kuruluşlarının temelleri atılmıştı.
Bu çok doğru bir vizyondu ve siyasi kaygılardan âri olarak sürdürülebilir olması gerekiyordu.
“Kalkınmacı bakış açısını”nın müstesna bir göstergesiydi.
Ancak Türkiye bu ivmeyi maalesef sürdüremedi. Güney Kore ile ayrışmamızın temelinde ise bu başarısızlığımız yatıyor.
// İHRACATA DAYALI BÜYÜME
Güney Kore, ihracata ve yüksek teknolojili sanayi faaliyetlerine dayalı büyüme stratejisi ile uluslararası alandaki büyüme ve kalkınma modelleri içinde çok özgün bir örnek.
Temelini eğitim, mühendislik, bilim teknolojili faaliyetleri ve bütünsel bir teşvik modelinin oluşturduğu bu model ile 2021 yılında 1 trilyon 810 milyar dolarlık milli geliri ile dünyanın en büyük 12’inci ekonomisi hâline gelirken, kişi başı gelir 35 bin 200 Dolar seviyesine yükseldi.
Güney Kore’nin büyüme modelinin ihracata dayalı olmasında, kategorik olarak Türkiye ile benzeştiği anlamını çıkarabiliriz. Bizde de hemen hemen tüm iktidarlar “İhracata dayalı büyüme modeli”nin ekonomi politikalarına egemen olduğunu söyleseler de, gerçek bu söylemin çok dışına taşıyor.
Yapısal reformların tam anlamıyla ve etkili olarak uygulanmayışı sonrasında cari açık veremeden büyüyemeyen, büyüdükçe cari açık veren, bu büyümeyi de ithalata ve dış kaynağa bağımlı olarak sürdüren çarpık bir sistemin sahibiyiz.
// DIŞ TİCARET AÇIĞIMIZ 6,6 MİLYAR DOLAR
Peki, Güney Kore ihracat politikalarını neye göre oluşturuyor?
Dünyada küreselleşme ile hız kazanan pazarların ihtiyaç duyduğu yüksek teknolojili ürünlerin üretimine ağırlık veren Güney Kore, buna bağlı olarak sanayide çok önemli yapısal dönüşüm gerçekleştirdi.
Bu dönüşümün bir sonucu olarak Güney Kore’nin ihracatı 2019 yılında 542 Milyar Dolar olurken, bugün için dünyanın en çok ihracat yapan 7. ülkesi konumunda.
Ülkenin ithalatı ise 2019 yılı sonu itibarıyla 503 Milyar Dolar seviyesinde…
Yaklaşık 40 Milyar Dolar dış ticaret fazlası veren G. Kore’nin ihracat yaptığı ilk 20 ülke içinde Türkiye 18’inci sırada yer alıyor. İthalat yaptığı ilk 20 ülke içinde ise Türkiye bulunmuyor.
2021 yılı sonu itibarıyla Türkiye’nin Güney Kore’den yaptığı ithalat 7,6 milyar dolar olurken, ihracatımız 996 milyon doları ancak buluyor. Dış Ticaret açığımız ise 6,6 milyar dolar seviyesinde.
51,7 milyonluk Güney Kore nüfusu, eğitim kalitesi yüksek bir karakteristiktedir ve nüfusun %74’ü lisansüstü düzeyde eğitim alıyor.
Dünya Bankası verilerine göre %3,8 olan işsizlik oranı, dünya ortalaması olan %5,2’nin altında. Güney Kore işgücünün %70’i hizmet sektöründe çalışırken, hedeflenen teknolojik gelişmeler ile bu oranın gelecek yıllarda daha da artması öngörülüyor.
// 4 STRATEJİK SEKTÖR
Güney Kore ekonomisinin gelişim modelinde bütünsel bir kalkınma anlayışı dikkat çekiyor. Eğitim, mühendislik, bilim, teknoloji politikaları ile insani gelişmişlik, yaşam kalitesi ve sürdürülebilirlik politikaları bir bütün halinde ve entegrasyon zinciri olarak algılanıyor.
Buna bağlı olarak Güney Kore insani gelişmişlik endeksinde 12’inci sırada.
1970’lerde ihracata dayalı kalkınma politikasını başlatan Güney Kore, dört stratejik sektör saptayarak kamu yatırımlarını ve seçilmiş bazı aile işletmelerini bu alanlara yönlendirerek destekledi. Gemi İnşaatı, Otomotiv, Petrokimya ve Elektronik sektörlerine stratejik olarak destek verildi.
Ve bu model bugün de, elbette güncellenip geliştirilerek aynen devam ediyor.
Güney Kore’nin bugünlere ulaşmasında en kritik faktör kuşkusuz eğitim…
Bu önemli başlığı da bir sonraki Blog yazımızda ele alacağız.


