Hüseyin Vatansever
Sevgili dostlarım…
Geçen hafta, Güney Kore’nin 70 yıl öncesine kadar harabe durumda bir ülke iken,
bugün nasıl “mucize” ile anlamdaş olduğunu sorgulamaya başlamıştım.
Doğrusu yazım ile ilgili çok sayıda olumlu görüş ve öneri aldım.
1970’lerde ihracata dayalı kalkınma politikasını başlatan Güney Kore’nin, dört stratejik
sektör saptayarak kamu yatırımlarını ve seçilmiş bazı aile işletmelerini bu alanlara
yönlendirerek desteklediğini belirtmiştim.
Gemi İnşaatı, Otomotiv, Petrokimya ve Elektronik sektörlerine “stratejik ve
sürdürülebilir” olarak verilen desteğin nasıl sonuç verdiğini kapsamlı şekilde ele almış, buna
karşılık ülkenin bugünlere ulaşmasında en kritik faktörün eğitim devrimi olduğunu ifade
etmiştim…
Bu Blog yazımda, -doğrusu ülkem adına üzülerek- bu eğitim devriminin nasıl
başarıldığını sizlere kısaca aktarmak istiyorum…
Güney Kore’nin kalkınma macerasının temelinde yatan ve her adımda karşımıza
çıkan sihirli sözcük “Eğitim…”
OECD tarafından her üç yılda bir 15 yaş öğrencilerine uygulanan PISA (Program of
International Student Assessment-Uluslararası Öğrenci Başarısını Değerlendirme Programı)
sonuçlarına göre Güney Kore, değerlendirmeye katılan 64 ülke içinde en başarılı 5’inci ülke
konumunda. Sıralamada Çin 1’inci, Singapur 2’inci, Hong Kong 3’üncü ve Tayvan 4’üncü
sırada yer alıyor.
// EĞİTİM GÖSTERGELERİ
Bugün Güney Kore 6 yıl ilkokul, 3 yıl ortaokul, 3 yıl lise ve 4 yıllık yükseköğretimden
oluşan bir eğitim sistemine sahip. Zorunlu eğitim 9 yıl olmasına rağmen ülkede lise
düzeyindeki eğitimde %98 gibi çok yüksek bir okullaşma oranı bulunuyor. Bu oran ortaokul
düzeyinde %100 seviyesinde. Yüksek öğretimde ise okullaşma %71 ile dünyada en yüksek
oranlarından birine sahip.
Nüfusu yaklaşık 52 Milyon olan Güney Kore’de devletin eğitime ayırdığı kaynak
GSMH’nin %8’i seviyesinde. Bu oran ile Güney Kore OECD ülkeleri arasında ABD’den sonra
ikinci sırada. (Türkiye’de ise bu oranın en yüksek olduğu yıl %4 ile 2011 yılıydı.) OECD
ülkeleri ortalaması %5.9-6.0 civarında.
Güney Kore devleti öğrenci başına yılda 7,500 Dolar civarında bir kaynak ayırıyor.
Türkiye’de bu rakam 2,200 Dolar civarında.
Yükseköğretim ayrılan kaynak ise GSMH’nin %2.6’sı oranında. Bu oran OECD
ülkelerinde ortalama %1.6 iken, Türkiye’nin eğitime en yüksek kaynağı ayırdığı 2011 yılında
%4’lük payın içinde yükseköğretimin payı sadece % 0.94.
Eğitime aktarılan bu özel kaynaklar da düşünüldüğünde Güney Kore dünyada eğitime
en fazla kaynak ayıran ülkelerin başında geliyor. Yılda yaklaşık 17 Milyar Dolarlık kaynak
eğitime aktarılıyor. Bu rakamın yüzde 80’i devlet tarafından finanse edilirken, eğitim
harcamalarının hane halkının tüketim harcamaları arasındaki payı %21’i buluyor.
// YILDA 220 GÜN EĞİTİM
Ülkemiz, Kurban Bayramı nedeniyle okulların rahatlıkla 15 gün geç açılabildiği, işin
kötüsü bu durumun sevinçle karşılandığı bir düzene sahip…
Dini ve milli bayramlar çıkarıldığında Türkiye’de okullar her sene 160-170 gün öğretim
yaparken Güney Kore’de okullar yılın 220 günü öğretim yapıyor.
Devlet, böylesine önem verdiği eğitim sistemini emanet ettiği öğretmenlerin maddi
açıdan sorun yaşamaması için oldukça cömert davranıyor. Bir Finlandiyalı öğretmen yılda
yaklaşık 650 saat, bir ABD’li öğretmen yılda yaklaşık 850 saat çalışırken, Güney Koreli
öğretmen yılda yaklaşık 1,100 saat çalışıyor. Buna karşılık dünyanın en iyi kazanan
öğretmen grupları arasında Güney Koreli öğretmenler yer alıyor. Yıllık kazançları ortalama
52,699 Dolar seviyesinde. OECD ortalaması ise 41,700 Dolar düzeyinde. Türkiye’de ise bir
öğretmen ortalama geliri, yılda bugünkü döviz kuruna kura göre 7 bin Dolar düzeyinde…
Güney Kore sistemini dünyadaki diğer eğitim sistemlerinden ayıran önemli
özelliklerden biri de öğretmenlerin eğitim seviyeleri. Ülkedeki öğretmenler çok zorlu bir sınav
sistemi içinde ölçme testlerine dayalı olarak en yüksek puana sahip ilk %5’lik dilimden
seçiliyor.
// İLK DÜĞMEYİ YANLIŞ İLİKLEDİK
Yani “iş bulanmadım bari öğretmen olayım, kapağı devlete atayım” anlayışı yok
Güney Kore’de…
Biz mühendisler bir projeye başlayacağımız zaman önce çizimlerine bakarız.
Zira proje çiziminde yapılacak en küçük hata –deyimi bağışlayın- gömleğin ilk
düğmesini yanlış iliklemek gibidir.
Bizim kalkınma yarışında yanlış iliklediğimiz ilk düğme sanıyorum eğitim oldu.
Mesleki ve teknik eğitime yeteri kadar önem vermedik.
Hani halk deyişi ile “Bizim oğlan bir baltaya sap olamadı, bari meslek lisesine gitsin”
cümleleri ile adeta geleceğimizi mahvettik.
Ezcümle sevgili dostlarım…
Asya’nın en büyük dördüncü ekonomisi olan Güney Kore, son 40 yıl içinde
gerçekleştirdiği büyük atılımla dünyanın en büyük 15’inci ekonomisi, insani gelişmişlik
sıralamasında ise 12’inci olmayı başardı.
Bu şapka çıkarılası başarıdan öğreneceğimiz, öğrenmemiz gereken çok önemli
dersler var…


